2 Aralık 2011 Cuma

yine geldiler bana!

***Nerde elinde bir kocaaaa zıçarbaks bardağıylan mekana giren bir kadın var orda “vay anammm vay vay” var. Çok taktir edilesi insanlardır bence bunlar.

***Ben bezen çok pis küserim.Öyle böyle değil ama.Kimse bilmez küstüğümü. Kendi kendime böleririm..Sonra bakarım küstüğümde beni kıçına bile takmıyor, barışım kendi kendime. Ama içimde kalır küsmem.Yani gidip saçını başını yolasım gelir.Yüzüne sünküresim gelir çok kızdığımdan.Ama sonra “ ne biçim insanım ben “ derim. Kendime kızarım bu sefer.Saçımı başımı yolarım,kendime sünkürürüm…yaaa

***Kokmak çok kötü bir şeydir bence . Kokmamak lazım. Yıllardır yanında çalıştığım öküzün kokusundan burnumun direği sızlamayı geç, koptu koptuuuuuuuu.Be adam ne tiksinç bir insansın sen, ne pissin, ne kötüsün, ne kokarcasın.Şimdi burada çok şey sayasım geliyor ama çizgimi bozmayayım.Ayı diyesim var ama demiyorum ayıp olur.Allah’ın dan bul emi! Yolda yaşlı teyzelere denk gelesin.”Evladım ne pis kokuyorsun sen “ desinler sana..Püüüü!!

***Bak aklıma geldi yine içim bölerdi, mahalleye salıncak gelirdi eskiden çok eskiden.Sıra gelsin diye beklerdik heyecanla.Gelirdi sıramız,binerdik.Sonra hemencecik biterdi.Bi hüzün kaplardı içimizi.Paramız olsaydı yine binerdim .Ama çok fakirdik biz.binemedim.Olsa da yine binsem.Koca totomu sığdırmak zor olur belki ama, ben binsem, bıyıklı amca çevirse çevirse…

24 Kasım 2011 Perşembe

Muzur muyum neyim ben allaseeen!!!

Ne zaman mandalina yesem, yakınımdaki kişinin gözüne gözüne sıkasım geliyor kabuğunu.De yanında ki kelli felli kırkına dayanmış bıyıklı bir amca olunca yapılmaması daha makbul.Ama içimdeki o sıkma dürtüsü birgün beni alıp götürecek ve ben dayağı yiyeceğim diye çok korkuyorum

***

Kız çocukları illa bebeklerle mi oynarmış arkadaş! Bir bebeğim vardı , sarı saçlı çiğ suratlı,mavi gözlü...bir daha da almadı anacım. Çünkü 2 gün sonra saçları makasla didiklenmiş, gözünün teki yerinden çıkarılmış, suratı tükenmez kalemle çizilmişti.Umarım içimde bir şizofren beslemiyorumdur. Çok tehlikeli çok!O zamanlar birde zengin bebesi vardı.Adı da Barby.Çok mu ulaşılmazdı bize yoksa gerçekten oyuncak bebeklerden hoşlanmadığımdan mıdır nedir, pek bi tiskinirdimkendisinden.Zengin, sarışın, tiki bebekleri gibi geliyor bana hala 

***

Ne vakit yemenesine çiğnenmiş sakızını yapıştıran bir teyze görsem, orada hüzün basar bana,gözlerim dolar,ağlayacak gibi olurum, dudağım büzüşür..ağlayamam... çok taktir ederim o teyzesi ve gidip öpesim gelir alnının ortasından.




17 Ekim 2011 Pazartesi

şöyle böyle!

***kaşının kuyruğu önemlidir. olsa da olur olmasa da olur diyemezsin kaşının kuyruğu için. gözün canıdır kaşın kuyruğu. olmadımı gözün hiç bir manası kalmaz. göz gözlükten çıkar, kirpik öylece mal mal durur karşında. anlıyacağınız hafta sonu kaşının kuyruğu giden insanım ben.zavallıyım, bedbahtım, hüzünlüyüm, sümüklüyüm...o mahalle kuaförünü önce allah'a sonrada dostlara havale ediyorum. allah yerin dibine soksun o'nu. yer yarılsın yerin içine girsin.ağzı bölersin, gözü pörtlesin, niye çünkü benim gözümün nuru kaşımın kuyruğunu yok ettiği için. kuyruk acısı zormuş aa dostlar! ben yandım siz yanmayın .gitmeyin bilmediğiniz her kuaföre.hele ki benimkine hiç gitmeyin...ne yapsam olmuyor..çok içim yandı çok!

*** şarkı ezberlemek öyle kolay bir iş değildir.çok taktir ederim şarkı ezberleyenleri ben. hele topluca söylerken ezberlenen şarkıyı , tamda bilmediğim yerinde mırıl mırıl ederken arkadaşının fark etmesi çok koyar insana. aslında orda ne dendiğini anlamamaşındır, ama kendince birşeyler katmışındır oraya. sonra da "aaa ben böyle biliyordum" demeye getirirsin.çok pis g*t olursun aslında orda. içten içe de kıskanırsın, yüceltirsin arkadaşını bildiğini gördüğünde. ne garip!

***önlük mönlük kalmadı artık! siyah önlük 2 sene giydim. 3. sene mavi önlüğe geçtim. ama benden önce geçen öğrencileri kıskandım. içim ezildi onlara karşı. istedim almadılar. sonra mecbur kaldılar. ama şimdi kalmadı öyle şeyler. üzülüyorum ben.

*** hergün 7 saat, haftada 35 saat,ayda 182 saat ,senede yaklaşık 2184 saat trafikte vakit geçiriyorum. o yüzden otobüste uyumak can'dır diyorum. ne vakit otobüste uyuyan bir insan görsem çok sevinirim.amma kolay değildir otobüste uyumak. binbir çeşit yolu vardır uyumanın. cama yaslanmaca, yanındakinin omzuna düşmece, salya akıtmaca, kendi horultuna uyanmaca...yollar zor! olsun..uyumaya devam..

7 Ekim 2011 Cuma

İronik (Arşiv'den bir yazı -2009-)

İstanbul’un en uzun otobüs hattının içerisindeyim. 70 km’lik mesafesi ile Esenler-Tuzla , trafik de hesap edilirse yaklaşık 5-6 saat sürüyor. Ve ben sabah akşam bu otobüste yolculuk ederken koltuk da yayılmış oturan yaşlı teyzelerin başında trafik bunaltmışken beklerken onlardan daha da nefret ediyorum. Hatta nu nefretim öyle büyüyor ki içimden ironik bir sohbet başlıyor teyzemle aramızda…


-nereye teyze?
-ahretliğime gidiyom? Dün akşam telefon etti..kısır yapmış, börekler açmış..çay içip sohbet edicez.
-zıkkımın kökünü ye teyze ..sabah sabah pis boğazın mı geldi aklına?
-uzun yol anca giderim .
-gitme ! kır dizini otur evinde çekirdek çitle allan cezası..
-yok! Gitmem lazım.
-cehenneme git ! pis kadın..sabahın köründe kalkmışın benim yerimi kapıyorsun.
-sen gençsin!
-valla yolum 2,5 saat sürüyor kadınnnn! Gençlik mi kalır, ayak mı kalır , ömür mü kalır…eski İstanbul mu sandın sen burayı..öldüm lann!! Öldüm ben…

Susuyorum tabi. Bir şey diyemiyorum. Ne diyecem allah’ından bulsun pis kadın! Saçından tutup cama yapıştırsam  , kıvılcım çıkarsam olur mu diye düşünüyorum? Çok kızıyorum kendime. Ne pisim lan ben diyorum. Sende yaşlanacak bir gün diyorum. Ama dinletemiyorum kendime. Çok ayıplıyorum kendimi.

***Vakti zamanında Tayfun diye bir pop sanatçı vardı. “Muhhhh sevgilimsin “ diye saksafonla şarkı söylüyordu. Kayboldu gitti. Köşede sıkıştırıp öpmesinler insan evladını..

Erkek adam sakız çiğnemez. Hele badem bıyıklı, yaşlı isen , kafan da takke varsa hiç çiğnememen gerekir. Yanımda oturan badem bıyıklı takkeli amca kulağım dibinde çakkıdı çakkıdı sakız çiğnemekle kalmıyor, birde sağ olsun patlatıveriyordu. Sabır noktamın içerisinden bir ironi daha geçti.

-Amca ne yapıyorsun çatır çatır.
-Sakız!
-Utanmıyor musun?  Badem bıyıklarını yolarım senin  he. Kes şu çatırtıyı.
-Sakız!
-Sakızla boğarım seni.
-Güllü sakız!
-La bi git! Bi defol! Bi in şu otobüsten.  

***Eskiden horozlu şeker satan elma yanaklı seyyar satıcılar vardı sokakta. Bir çocuk gibi sevinirdim onları gördüğümde. Kayboldular ne yazık! Hüzün kapladı şimdi içimi.

İnsanları gözlemlemeyi sevdiğimden midir nedir, bunların sonuçları pekte sevimli olmuyor. Mesela otobüste birinin burnunu karıştırdığınımı gördüm. Sırf onun burnunu karıştırdığını gördüğümü görsün diye dikine dikine bakarım. Baktık göz göz geldik. Tiskinç bir ifade ile yüzümü çeviririm. Mendilin nerde ayı!! diye sorarım içimden ..Mendili yok mudur insanların? Neden mendilsiz dolaşırlar ? Mendilsiz bir hayat , mendilsiz bir hayata benzer. Hiçbir zevki yoktur. Çok ürkütücüdür..Pis bir şeydir. Mendili olacak insanın. Ne bileyim sümüğü geldiğinde , haykıra haykıra hönkürecek..böğürecek..nasıl olsa mendilim var diyecek. Peki sen ne yapacaksın ayı!!! O burnunda çıkan partükülü ! oturduğun yerdeki koltuğun altına mı süreceksin..Pis herif! O yüzden sevgili dostlar , mendilsiz dolaşmayın, burnunuzu olur olmaz yerde karıştırıp , oraya buraya sürmeyin. Pis olmayın! Pislik olmayın…yazık!

***Birde şimdi geldi aklıma ..sokakta seyyar dönme dolapçılar vardı. 2 tur attırıp çocukları sevindirirdi. Ne mutluyduk eskiden çocukken. Şimdi yok mudur o bıyıklı amcalar..tontoş teyzeler. Bak hüzün bastı yine.


Takıntılı insanlar hep beni mi bulur diye sormadan edemeyeceğim. Baş ucunda beklediğim kız belli ki tıp öğrencisi..tıp örencilerinin kafamdaki tabularını yıktı geçti …İşte o anda bi hüzün daha yaşadım. Tıp öğrencisi sakindir, takıntısızdır, saçma sapan hareket yapmaz, hele tırnak hiç yemez. Yol boyunca tırnaklarını kıtır kıtır yiyen sevgili tıp öğrencisi genç bayan sana sesleniyorum; Senden tiksindiğim kadar hiçbir tıp öğrencisinden tiksinmedim yemin olsun.! O nasıl bir ısrardır..o nasıl bir azimdir öyle. Önünde yazan notları ben ezberledim baka baka. Sen hala tırnak kemir , oje ye.. Iyy tüylerim diken diken oldu sevgili dostlar.

***Ne zaman bir lunaparkın önünden geçsem bi hüzün kaplar, neşeli çocukların çığlığında. Böyle içim mışmıla yemiş gibi pörsük pörsük olur.Ne bileyim buhran geçirir gibi derin derin nefes alırım.

27 Eylül 2011 Salı

içim boğum boğum olurken dışımda olanlar not:1


***Piskürütü çaya banıp banıp yemek can'dır. Kim ki piskürütünü çaya banıp düşürmeden ağzına götürebiliyor, işte o kişi benim için yüceliyor. Ulu bir insan oluyor gözümde. Çaya banılacak piskürütümü paylaşmaktan nefret ederim. O yüzden iş yerinde zulaya yatarak yerim o caaaanımm piskürütümü.Ne vakit görse biri beni zulaya yatmışken, çok pis bakarım kendisine. İsteyemez ,utanır yani,öyle böyle değil.Benim kıymetlim, canım piskürütüm..ve ne zaman bitse bir paket piskürütüm çaya banıp banıp yediğimde içimi bir hüzün kaplar, bir dahaki sefere buluşmak için sabırsızlanırım.


Aklıma gelmişken ;

*** Pazardan aldığın 5 kilo barbunyayı temizleyip, elinde dağ gibi  barbunya çöpü , bi gıdımcıkkkkk , mini minnacık barbunya içi kalıyor yaa işte o an hayattan çok pis tiskinesim geliyor!

***Ben iftar vaktinden sonra keyif yapmak için dolaştığım sahilde , bir yandan ilahi söyleyip , bir yandan çekirdek çitleyen grup öbeğini gördüm yaa , yok arkadaş daha da şaşırmam hiç birşeye!




21 Eylül 2011 Çarşamba

Çok eskiden eskiden, su içerdik testiden!


Vakti zamanında böyle gazete haberleriyle karşılaşırdık.Tanınmasın diye gazetede ki muhterem kişi gözüne siyah bir şerit çekiyorlardı.Ve ben akıllısı onu belirli bir yaşa kadar suçlu olduğu için gözüne siyah demir sokmuşlar sanıyordum. Ama bu iyi birşey, katil ya da hırsız olmadım bu sayede:)

***
Şampuan reklamlarında salına salına geçerek erkeğin aklını başından alan kadınları görmek zorundamıyız. Hem erkekler gerçekten salak mı her saçı güzele ayılıp bayılıyorlar mı? Neden hiç kadınlar bayılmıyorlar saçları güzel bir erkek gördüklerinde? Garip!

***
Bir şöyle hatırıma düştü nerde o eski reklamlar :)


- nasıl becerdin?
- mintaxla canım mintaxla... mintaxla canım mintaxla...

***
Leblebi tozu olsada şöyle dost sohbetinde evire çevire yesek,konuşsak,öksürsek ne hoş olurdu!



 



20 Eylül 2011 Salı

Sobeleyebildiklerimizden misiniz?

Sobeledim, sobelemedim, sobeleştik,sobelediler derken Damla'dan dün akşam üzeri güzel bir zılgıt yedik.
"Neyi bekliyorsunuz?" gibilerinden.Aldım cevabımı bende :)


Bundan tam 15 ay önce çok sevgili arkadaşım Perihan sayesinde tanışıp katıldım Nurturia ailesine...
Kısacık zamanda çok şey paylaştık,çok eğelendik,çok kızdık ve bazende kırıldık...Ama herşeye rağmen kocaman bir aile olduk biz.

Nurturia'da;

  ....aklıma gelebilecek her konuda bulduğum cevaplarla yaşadığım rahatlığın bana vermiş olduğu mutluluğu , kızımın yaşadığı her anıyı tuttuğum bir defterin olmasını, kızımın arkadaşlarının ve teyzelerinin olduğunu bilmeyi ,anneliğimi tarafsızca yargılayıp bana "hayır Gülçin yanlış davranıyorsun" diyebilecek dostlarımın olduğunu bilmeyi, SEVİYORUM!

...abartarak konuşan , karşısındaki anlayıp dinlemeden ortalığı karıştırmaya çalışan ve bunun  sonucunda hiç sorumluluğu yokmuş gibi oralı olmayan insanları hiç SEVMİYORUM!

...OLMASAYDI, internet üzerindeki uzman görüşleriyle çocuğumun sorunlarını çözmeye çalışıp bununla ilgili her zaman şüphe duyacaktım. Yaşanmış tecrübelerin her zaman bir adım önde olduğunu farkındayım. Olmasaydı beni anlayan bu kadar çok anne ile birlikte olmayacaktım. Çok sevgili yasemin'in dediği gibi belirli bir süre sonra bekar arkadaşlarımı "çiş,kaka,muhabbetlerinden bıktırıp" kendimden uzaklaştıracaktım.Olmasaydı son kızımın bir anı defteri belkide hiç olmayacaktı. Olmasaydı, kızımın bu kadar çok arkadaşı ve benim çok şey paylaştığım dostlarım olmayacaktı. Olmasaydı benim densizliğimi çekecek bu kadar güzel insanla tanışamayacaktım :)

...KEŞKE, bir yıl öncesi gibi daha cıvıl cıvıl olabilseydi, hatalar yapılmasaydı,insanlar üzülmeseydi..dostluklar kayıp gitmeseydi.Kısa zamanda çok şey yaşadık Nurturia'da..çok mutlu olduğum an'larım oldu..ama bu bir daha olmayacak anlamına gelmiyor.Herşeye rağmen devam!

İyi ki varsın nurturia! hepinize galp ponçikliyorum ♥ :)

He unutmadan topumu atıyorum; tut bakalım avbi  ve Esra'm ...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Her yanım çocuk olsa!


Serseri bir zaman yolcuyum ben. Dedim ya delinin tekiyim evet zirzopum ben!
Ağustos ayının sıcak bir yaz günün de anacığımın tek başına beni leğene doğurmasıyla başladı maceram. Ondan kelli  var biraz tahta eksikliğim.:)
3 kardeşin en ortancasıyım ben.Öyle ki ne yapsa yeridir bir abi , bir küçük kız kardeş!
“Aman kızım ağabeyin  o senin , sen sesini çıkarma”
“O senden küçük ablası , sesini çıkarma”
Ortada kaldım! Konuşacak çok şeyim varken, yazdım durdum…
Ağabeyimin yıllar yılı uyguladığı şiddet bizim evde hep askıda kaldı. Yemediğim dayak kalmadı.Küçük kardeşin üstüne yürürken bile ben deniz atladım ortaya ” hayırrrrr o’na vurma bana vurrr!”
Ağabeyimin büyüme evresinde gerçek bir plastik top görevi gördüm. Kara kutunun içerisindeki ateri oyunlarının bilumum canlı performansı oldum..
” şşş bana bak! “
“he ağbi!” 
“adukettttttt!!!”
“annnnaaaaaaaaaaa!!
“ene salak düştü!”
“ne vuruyon beee! Babama sölicem akşammm”
Küçük tırnağını uzatıp, onu kız kardeşine “ bak bakim bana “ diyip, haşince gözüne sokan, ve gözünün akından kan gelmesine sebep olan bir ağabeyim vardı benim.  Çorapların içine bez bol topunu sokuşturup o topla soba borusuyla basketbol oynar iken, birden bir hışımla topu küçük kız kardeşin kafasına ataraktan bayılmasına sebep olan da benim ağabeyimdir…

Ama halası ondan habersiz kocaya kaçtığı için el öpmeye geldiğinde ayakkabısının tekini  bilmem kaç sokak ötedeki inşaatın bodrum katındaki biriken suya atan ,yengesi dedikodu yapacak diye evden kovduğunda o hışımla vitrinin altında duran boşluğa gazete kağıdını yakıp, olay mahalinden hızla uzaklaşan ,en yakın arkadaşına küfür ettiği için mahallenin azman kızı “Azime’yi” dövüp , anasını babasını kapıya getiren, ağabeyi ile sapan yapıp kuş vuran, çamurla bilumum sanat eseri yapacağım diye lağımlı çamuru eve getiren, çöplükte gezen, güvercin besleyen, futbol oynayan, erkek gibi ıslık çalan, bisikletle taklalar atan, erkek Fatma diye anılan da benim ben! 
Her yanım çocuk olsa! Zamanı fır döndürsem..gitsem yine ortalığı duman etsem..mutlu olsam ,mutlu olsam,sonsuz mutlu olsam! 

Çocuk olsak/mutlu olsak!

18 Şubat 2011 Cuma

...ve işte ben de buradayım!!

Ne garip bir ruh hastayım ben yarabbül alemünnn!! Koca koca duvarlar geliyor üzerime son günlerde.Yazasım var-muş benim! Yazıp deliresim..delirip delirtesim var-muş!

“Bir başlasam neler yazacağım” dedim kendime.Yalan!! haftalardır deliriyorum bişiylerr yazmak için.Başını bulsam kıçını uyduramıyorum.Anladım zormuş uzun zaman sonra yazmak.Yazıp yazıp sildim.Tiskindim yazdıklarımdan sonra.Böyle duvarlara vurasım geldi kendimi.Sonuç yok! Ama başlamak lazım gerekmiş bir yerden.Ne olduğu önemli değil.İlk post şeysinin günahı olmazmış.Affola!
Buluştuk sayfalarla..hadi rastgele!!